Korona psikolojimizi bozdu mu?

 

2019 Aralık ayında Çin’ in Wuhan kentinde ilk Korona-19 vakası ortaya çıktı. SARS-CoV-2 – enfeksiyon hastalığı.Hepimiz için yeni bir durumla karşı karşıyayız: Kitlesel karantina, izolasyon
Biliyorsunuz halkın sağlığını korumak ve bulaşıcı hastalıkların yayılmasını önlemek için dünyada devletler birtakım tedbirler uyguluyor. Bunlar hepimizin de yaşadığı:

  • Sokağa çıkma yasakları (65 yaş ve üzeri – 20 yaş altı sokağa çıkma kısıtlamaları)
  • Okulların kapatılması
  • Kamu etkinliklerinin iptali
  • Toplu taşıma sistemlerinin kapatılması
  • Seyahat kısıtlamaları
  • Ekonomik faaliyetlerin azalması veya işyerlerinin kapatılması vb.

 

Bu tür karantina önlemleri psikososyal birtakım sonuçlara sebep olabilmektedir.

Olağan yaşam akışımızı değiştirerek, özgürlüğümüzü kısıtlayan bu önlemler kimi insanlar tarafından bir stresör olarak algılanabilmektedir.

Sosyal izolasyon psikolojik sağlığmızı olumsuz yönde etkilemektedir. Yakınlarımızdan mekânsal ayrı kalmak, özgür hareket edememek, can sıkıntısı, yalnızlık, işini kaybetme korkusu psikolojimizi bozabilmektedir.

2007-2008 dünya ekonomik krizinden sonra psikolojik rahatsızlıklarında oranında bir artış olduğu saptanmıştır. Covit 19 pandemisinin de ekonomik sonuçları göz önüne alındığında pandemiden sonra uzun vadede psikolojik rahatsızlıkların oranında bir artış olacağı beklenmektedir.

Hepimizin aklındaki en önemli soru bütün bunların ne zaman biteceği sorusudur. Yani eski günlere geri dönebilecek miyiz, hayat eskisi gibi olabilecek mi

  • Anksiyete  – Kaygı bozuklukları Endişe -kaygı (kendi sağlığı veya aile bireylerinin sağlığı hakkında) 
  • Yalnızlık 
  • Uykusuzluk 
  • Öfke
  • Stres  (Akut Stres Sendromu – sağlık çalışanlarında)
  • Depresyon
  • TSSB
  • Alkol ve ilaç bağımlılığı
  • Obsessif –kompülsiv davranış bozuklukları
  • Psikozlar
  • Panik Atakları
  • İntihar

Hayatımızı tehdit eden pandemi ve buna bağlı olarak ortaya çıkan krizler ne kadar uzun sürerse psikolojik olarak dayanma direnme gücümüz azalmakta ve psikolojik rahatsızlıkların ortaya çıkma olasılığı artmaktadır.

  1. Belirsizlik ve Kontrol Kaybı: Salgın sürecinde, birçok insan geleceğe dair belirsizlikle karşılaşmıştır. Bu belirsizlik duygusu, insanlarda kontrol kaybı hissi yaratabilir ve bu da stres, kaygı ve depresyon gibi psikolojik sorunlara neden olabilir.
  2. Sosyal İzolasyon ve Yalnızlık: Salgın, sosyal izolasyonun artmasına ve insanların birbirinden uzaklaşmasına neden olmuştur. Sosyal bağlantıların azalması, yalnızlık hissini artırabilir ve mental sağlığı olumsuz etkileyebilir.
  3. Sağlık Kaygıları: Covid-19’un bulaşıcı olma özelliği, birçok insanın kendi sağlık durumu ve sevdiklerinin sağlığıyla ilgili endişeler yaşamasına neden olmuştur. Bu endişeler, sürekli bir kaygı haline dönüşebilir.
  4. Ekonomik Belirsizlik ve Stres: Salgın, birçok kişinin iş kaybı, gelir kaybı veya ekonomik belirsizlikle karşılaşmasına yol açmıştır. Bu durum da ekonomik stresi ve zorlukları beraberinde getirerek psikolojik sağlık üzerinde etkili olabilir.
  5. Çocuklarda ve Gençlerde Eğitim ve Sosyal Gelişim Etkileri: Okul kapanmaları, uzaktan eğitim ve sınırlı sosyal etkileşim, çocuklar ve gençler üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Bu dönemdeki belirsizlik ve değişiklikler, gençlerde kaygı ve depresyonu artırabilir.
  6. Çalışma Ortamındaki Değişiklikler: Evden çalışma, işyerindeki değişiklikler ve belirsizlikler, çalışanların iş yaşamları üzerinde etkiler yaratmıştır. Bu da işle ilgili stres, motivasyon kaybı ve iş doyumu düşüklüğü gibi psikolojik sorunları tetikleyebilir.
  7. Bilgi Yükü ve Medya Tükenmişliği: Sürekli olarak güncellenen bilgiler, haberler ve medya yoğunluğu, insanlarda bilgi yükü ve medya tükenmişliği yaratabilir. Bu da stres ve endişeyi artırabilir.

 

Karatinada olanlarla yapılan bir araştırmada ortaya çıkan yaygınlık oranları:  

İnsanın maruz kaldığı bu karantinaya bağlı doğrudan veya dolaylı stresörlerin etkileri salgın bittikten sonra bile devam edebilmektedir. Bazı araştırmalara göre salgın bittikten 4-7 ay sonrasında bazılarına göre 3 yıl sonrasında bile salgının insan psikolojisine olan olumsuz etkileri devam edebilmektedir.

 Özellikle depresif semptomlar ve travma sonra stres bozukluğu semptomları uzun süre sonra bile gözlemlenebilmektedir.

  • Karantinanın süresini uzunluğu
  • Gelir kaybına uğrama – işsizlik kalma riski olanlar
  •  Ailenin ihtiyaçlarını sağlayamama düşüncesi
  • Aileden birini covit nedeniyle kaybetmek
  • Sağlık çalışanı olmak
  • Önceden psikolojik rahatsızlığı olanlar (ör. depresyon)
  • Önceden bedensel hastalığı olanlar (ör. bağışıklık sistemi hastalığı olanlar)
  • Yaşlılar (özellikle huzurevlerinde veya bakımevlerinde kalanlar)
  • İlaca veya aşıya kısaca tedaviye ulaşma zorluğu veya kaygısı
  •  Aile içi şiddet

Sağlık çalışanları mesleki sorumlulukları gereği covitli hastalara bakıyorlar ancak aile üyelerine hastalığı bulaştırma riski ile de karşı karşıyalar. Bu durum onlarda korku, endişe ve suçluluk hissi gibi duygulara sebep olmaktadır. Eğer stresle başa çıkma becerileri yeterli değilse bu psikolojik rahtsızlıklara da sebep olmaktadır.

Ayrıca sağlık çalışanları bazı insanlar tarafından potansiyel olarak covit hastası olarak görülüp dışlanmakta ve damgalanmaktadır. Bu da sağlık çalışanları için ek bir stresör olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu dışlanma veya damgalamayı sağlık çalışanı olmayan ancak hastalığa yakalanan insanlar da yaşamaktadır ve hastalığın seyrini olumsuz etkilemektedir.

Korku her insanda olan doğal bir duygudur aynı öfke, sevinç ve üzüntü gibi.
Korku doğaldır ve biyolojik olarak organizmamızda yeleşmiş olan bir tepki formudur. Evrimsel uyarı ve korunma mekanizmalarından olan korku ve kaygı insanı acı verici veya ölümcül olabilecek olaylardan, durumlardan veya objelerden aktif veya pasif olarak kaçınmaya yönlendirir. 
Kendimizi tehlike altında gördüğümüz (varsaydığımız) her durumda vücudumuz bir gerilim ve uyarı mekanizmasıyla yani korkuyla buna tepki verir. Savaş ya da kaç tepkisi.
 
Kaygı bozukluklarında bu korku abartılı ve uyaranın şiddetiyle doğru orantılı değildir ve bu da yaşam kalitesini azaltır, acı çekmesine sebep olur.
Düşünsel veya fiziksel olarak belli kişilerle veya objelerle konfrontasyon, Kaygı (Anksiyete) dediğimiz korkuyu ortaya çıkarır.  Kaygı nispeten genel bir duygu olup içeriği tam belli değildir. Ancak korku çok daha spesifiktir ve içeriği bellidir (nesneler, hayvanlar, insanlar, aktiviteler, sosyal durumlar olabilir).
Korku ve kaygı kavramları arasındaki bu farklar günlük kullanımda pek gözetilmez, birbirlerinin yerine kullanıldığı da olur. Genel olarak korku ‘iç’ merkezli, kaynağı belli ve kısa sürelidir. Kaygı ise ‘dış’ merkezli, kaynağı belirsiz ve uzun sürelidir. Her ikisinde de çoğu zaman aynı klinik semptomlar görülür, örneğin nabzın artması, solunumun hızlanması, kas gerilmesi, terleme gibi.

Kaygı seviyesi belirli bir limiti aştığında bu kişiye faydadan çok zarar vermeye başlar. Aşırı korku bizim düşünmemize ve davranışlarımıza engel olmaya örneğin konsantrasyonumuzu düşürmeye başlayabilir.

  • Yaygın Anksiyete Bozukluğu- Genel Korku Bozukluğu (herhangi bir olaya veya objeye bağlı olmayan korku)
  • Akut Stres Bozukluğu
  • Panik Bozukluğu (tekrarlayan yoğun korku atakları)
  • Fobik Bozukluk (belli bir nesneye ve duruma bağlı olan korku)
  • Obsesif-Kompülsif Davranış Bozukluğu (korkuya sebep olan tekrarlayan, istenmeyen düşünceler veya sürekli aynı stereotipik hareketleri yapma dürtüsü)
  • TSSB Travma Sonrası Stres Bozukluğu (travmatik bir olaydan sonra korku semptomlarının ortaya çıkması)

1.  Bilgilen: Durumla ilgili gelişmeleri ve bilgilendirmeleri güvenilir kaynaklardan izleyin. Günde 1-2 kere coronayla ilgili haberlere bakın. Çok fazla bu konuyla igili haberleri takip ederseniz bu endişenizi dada da arttırabilir.

2.  Planla: İzolasyon/karantina süreci için  planlar (günlük/haftalık, bireysel/aile ile) yapmaya çalışın. Bu planlar zamanınızı yapılandırmaya yardımcı olacaktır. Mümkünse izolasyon/karantina sona erdiğinde yapacaklarınızı da planlayın.

3.  Aktif ol: Fiziksel olarak aktif olun. Bedensel hareketsizliğin strese bağlı tepkileri yoğunlaştırdığını, fiziksel aktivitenin stresle baş etmede önemini ortaya koyan çok sayıda bilimsel araştırma vardır.

4.  Meşgul ol: Zihninizi meşgul edin. İşinizi evden sürdürmek, evle ilgili düzenlemeler, kitap okumak size kendinizi iyi hissettirecektir.

5.  Gevşe: Bildiğiniz, daha önce deneyip yararlandığınız gevşeme yöntemlerini (diyafram nefesi, aşamalı kas gevşetme, meditasyon vb.) uygulayın.

6.  Bağlantıda kal:  Fiziksel olarak uzak olsanız da, sevdiklerinizle bağlantıda kalmaya ve sosyal ağınızı korumaya çalışın. Telefon veya internet aracılığıyla. Bilgisayar karşısında geçirdiğiniz zamana dikkat edin, pandemi sürecinde bu artacaktır ancak düzenli aralar vermeyi ihmal etmeyin.

7.  Rutini koru: İzolasyon koşullarında da, mümkün olan günlük rutininizi (uyku, yemek, çalışma saatleri gibi) sürdürmeye çalışın.

8.  Takip et: Hijyen ve sağlık önerilerini takip edin ve uygulayın.

9.  Yardım et: Birbirinize ve ihtiyacı olanlara yardım edin, dayanışmanın iyileştirici gücünü akılda tutun. 

10. Eğlen: Olağan zamanlarda size keyif veren, yapmaktan hoşlandığınız ve izolasyon koşullarında gerçekleştirebileceğiniz etkinlikleri düşünün ve yapmaya çalışın. “Her şey düzelsin, sonra yaparım” diye düşünme eğiliminde olabilirsiniz; ancak bunun size iyi gelmeyecek bir erteleme olduğunu hatırlayın ve hemen harekete geçin. Bilgisayar oyunlarını aşırı oynamamaya dikkat edin.

11. Hatırla ve yap: Günlük yaşamın koşturması nedeniyle ertelediğiniz ve yapmak için evde olma fırsatı kolladığınız işleri hatırlamaya ve yapmaya çalışın. 

12. Fark et. İhtiyaçlarınızı karşılamaya özen gösterin, duygularınızı fark edin. 

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir